soru sorasın ki cevap bulasın

Kayıt Ol! Kayıt olduğunuzda sorduğunuz soruları takip edebilir
ve bilge üye olma şansını elde edebilirsiniz

Tüm Sorular (Alfanumerik Liste)

Soru:

Aristo Teles kimdir?

Soruyu soran: Misafir | Tarih: 2007-05-24 | Okunma sayısı: 5076

Soruya verilen cevaplar:

Sponsor bağlantı: Dünyada kaç farklı dil vardır?
user avatar

Aristoteles, Ege Denizi'nin kuzeyinde bulunan Stageria'da doğmuştur (M.Ö. 384-322). O dönemde, Stageria'da İyon kültürü egemendir ve Makedonyalıların buraları istila etmeleri bile bu durumu değiştirmemiştir. Bu nedenle Aristoteles'e bir İyonya filozofu denilebilir.


Annesi hakkında adından başka hiçbir şey bilinmemektedir; babası Nicomaihos, hekimdir ve Makedonya Krallarından Amyntus'un (M.Ö.393-370) hekimliğine getirildiğinde, ailesi ile birlikte Stageria'dan Makedonya'nın başkentine taşınmıştır. Aristoteles burada öğrenim görmüş ve savaş yaşamına ilişkin ayrıntılı bilgiler ve deneyimler edinmiştir; bir taraftan İyon ve diğer taraftan Makedonya etkileriyle biçimlenmiş ve gençliğinde, ilgisini daha çok tıp üzerinde yoğunlaştırmıştır. 17 yaşına geldiğinde öğrenimini tamamlaması için Atina'ya gönderilen Aristoteles, hayatının 20 yılını (M.Ö. 367-347) burada geçirmiştir. Atina'ya gelir gelmez, Platon'un öğrencisi olarak Akademi'ye girmiş ve hocasının ölümüne kadar burada kalmıştır. Platon, sürekli olarak çekiştiği bu değerli öğrencisinin zekasına ve enerjisine hayran kalmış ve ona Yunanca'da akıl anlamına gelen Nous adını vermiştir. Atina'da kaldığı süre içerisinde Aristoteles, başka hocaları da izlemiş ve mesela Agora'da politik dersler almıştır.


Bir sarraf olarak iş hayatına atılmış ve daha sonra çok varlıklı olmuş Hermenias, kısa bir süre içinde çok geniş toprakları mülk edinmiş ve Aterneus'un yöneticiliğine gelmişti. Akademi'nin öğrencisi ve hocası Platon'un hayranıydı. Onun devlet yönetimine ilişkin önerilerini çok olumlu karşılıyor ve Platon'un önderliğinde daha iyi bir yönetim oluşturmak istiyordu. Bu amaçla Assos'ta Akademi'nin kolu olan bir okul kurmuştu. Platon'un ölümünden sonra, Aristoteles bu okulda görev aldı ve üç yıl boyunca burada çalıştı. Bir ara Hermenias'ın yeğeni Pythias ile evlendi.


Aristoteles, Assos'ta kaldığı süre içerisinde, zaman zaman dostu Teofrastos'un memleketi olan Mytilen'e gitmiştir. Bu seyahatlar, Aristoteles'in gözlemler yapması ve kendisini yetiştirmesi açısından çok yararlı olmuştur.


Bu sıralarda II. Philip, oğlu İskender için iyi bir öğretmen aramaktaydı ve Assos'taki okulun yöneticisi olan Aristoteles, yavaş yavaş dikkatini çekmeye başlamıştı. Görev, Aristoteles'e önerildi ve o da bu öneriyi seve seve kabul ederek, II. Filip'in oturmakta olduğu Pella'ya gitti. Aristoteles'in öğretmenliği, 343 yılından 340 yılına kadar sürdü. İskender, 336'da babası ölünce, onun yerine geçti ve eski öğretmeni Aristoteles'i danışman olarak atadı. Daha sonra İskender Yunanistan'daki ve Balkanlar'daki ayaklanmaları bastırmak üzere harekete geçince, Aristoteles, onu bırakarak, büyük idealini gerçekleştirmek amacıyla, yani yeni bir okul kurmak amacıyla Atina'ya döndü.


İskender'in M.Ö. 323 yılında ölmesi, Aristoteles'i çok güç bir durumda bırakmıştı; çünkü Lise'nin kurulması sırasında İskender'in yapmış olduğu yardımlar ve Hermenias için yazmış olduğu zafer türküsü, Atina'daki düşmanları tarafından hatırlanmıştı. Aristoteles, dinsizlikle suçlandı ve Atinalıların, Sokrates'i ölüme mahkum etmekle işlemiş oldukları suçu yinelememeleri için Chalcis'e kaçtı ve orada yakalanmış olduğu bir hastalık sonucunda M.Ö. 322 yılında öldü.


Aristoteles'in hiçbir resmi kalmamıştır. Diogenes'e göre, ince bacaklı ve küçük gözlüymüş. Viyana'daki Sanat Tarihi Müzesi'nde sergilenmekte olan mermer başın Aristoteles'e ait olduğu iddia edilmekteyse de, bunu kanıtlayacak herhangi bir ipucu yoktur.


Aristoteles, İskender'i bırakarak Atina'ya döndüğünde, oradaki dostlarıyla buluşmuştu; ama aradan 20 yıl geçmiş olduğu için, artık eski okuluna dönemezdi. Başka bir okul kurmaya karar verdi ve bu maksatla kentin batısında bulunan ve Apollon Lyceios'un (Kurt Tanrı) anısına ayrılmış olan ormanlık alanı seçti. İşte bugün de kullanmakta olduğumuz Lise adı, bu Lyceios'tan gelmektedir.


Lise'de eğitim ve öğretimin nasıl yapıldığına ilişkin kesin bir bilgiye sahip değiliz; ancak bazı kaynakların bildirdiğine göre, sabahları yeni başlayanlara, akşamları ise geniş halk kitlelerine dersler verilmekteymiş.


Akademi ve Lise, aslında felsefe öğretimi veren okullardı. Ancak Akademi, daha çok metafiziğe ve bu arada ahlak ve siyaset gibi konulara yönelmişti. Lise'de ise araştırmalar, Aristoteles'in daha çok mantık ve bilimlerle ilgilenmesi nedeniyle, bu alanlarda yoğunlaşmıştı.


Aristoteles 13 yıl boyunca Lise'nin yöneticiliğini yaptı ve ölümünden sonra yerine arkadaşı Teofrastos geçti. Teofrastos, 37 yıl bu okulun yöneticiliğini üstlendi ve yapmış olduğu yeni düzenlemelerle Lise'yi kurumsallaştırmayı başardı; ancak Lise, Akademi kadar uzun ömürlü olamadı.


Aristoteles'in matematik bilgisi araştırmalarına yeterli olacak düzeydeydi; bilimleri matematik, fizik ve metafizik olarak üç bölüme ayırırken, Platon gibi, matematiğe - yani aritmetik, geometri, astronomi ve müzik bilimlerine - bir öncelik tanımıştı; ancak uygulamalı matematikle ilgilenmiyordu. "Eşit şeylerden eşit şeyler çıkarılırsa, kalanlar eşittir." veya "Bir şey aynı anda hem var hem de yok olamaz (üçüncü durumun olanaksızlığı ilkesi)" gibi aksiyomların bütün bilimler için ortak olduğunu, postülaların ise sadece belirli bir bilimin kuruluşunda görev yaptığını söyleyerek, aksiyom ile postüla arasındaki farklılığa işaret etmişti. Aristoteles'in, süreklilik ve sonsuzluk hakkında yapmış olduğu temkinli tartışmalar, matematik tarihi açısından oldukça önemlidir. Sonsuzluğun gerçek olarak değil, gizil olarak varolduğunu kabul etmiştir. Bu temel sorunlar üzerindeki görüşleri, daha sonra Archimedes ve Apollonios tarafından yeniden işlenip değerlendirilecektir.


Aristoteles, astronomiye ilişkin görüşlerini Fizik ve Metafizik adlı eserlerinde açıklamıştır; bunun nedeni, astronomi ile fiziği birbirinden ayırmanın olanaksız olduğunu düşünmesidir. Aristoteles'e göre, küre en mükemmel biçim olduğu için, evren küreseldir ve bir kürenin merkezi olduğu için evren sonludur. Yer evrenin merkezinde bulunur ve bu yüzden, evrenin merkezi aynı zamanda Yer'in de merkezidir. Bir tek evren vardır ve bu evren her yeri doldurur; bu nedenle evren-ötesi veya evren-dışı yoktur. Ay, Güneş ve gezegenlerin devinimlerini anlamlandırmak için Eudoxos'un ortak merkezli küreler sistemini kabul etmiştir.


Acaba Aristoteles bu kürelerin gerçekten varolduğuna inanıyor muydu? Elimizde buna ilişkin kesin bir kanıt bulunmamakla birlikte, geometrik yaklaşımı mekanik yaklaşıma dönüştürmüş olması, inandığı yönündeki görüşü güçlendirmektedir. De Caelo'da (Gökler Üzerine) yapmış olduğu en son belirlemelere göre, en dışta bulunan Yıldızlar Küresi, yani evreni harekete getiren ilk hareket ettirici, aynı zamanda en yüksek tanrıdır. Metafizik'te ise, Yıldızlar Küresi'nin ötesinde, sevenin sevileni etkilediği gibi gökyüzü hareketlerini etkileyen, hareketsiz bir hareket ettiricinin bulunduğunu söylemiştir. Öyleyse Aristoteles, yalnızca gökcisimlerinin tanrısal bir doğaya sahip olduğuna inanmakla kalmamakta, onların canlı varlıklar olduğunu da kabul etmektedir. Bu evrenbilimsel kuram, Fârâbî ve İbn Sinâ gibi Ortaçağ İslâm Dünyası'nın önde gelen filozofları tarafından da benimsenecek ve Kuran-ı Kerim'de tasvir edilen Tanrı ve Evren anlayışıyla uzlaştırılmaya çalışılacaktır.


Aristoteles'e göre, Evren, Ayüstü ve Ayaltı Evren olmak üzere ikiye ayrılır; Yer'den Ay'a kadar olan kısım, Ayaltı Evren'i, Ay'dan Yıldızlar Küresi'ne kadar olan kısım ise Ayüstü Evren'i oluşturur. Bu iki evren yapı bakımından çok farklıdır. Ayüstü Evren ve burada yer alan gökcisimleri, eterden oluşmuştur; eterin, mükemmel doğası, Ayüstü Evren'e ezelî ve ebedî bir mükemmellik sağlar. Buna karşılık, Ayaltı Evren, her türlü değişimin, oluş ve bozuluşun yer aldığı bir evrendir. Burası, ağılıklarına göre, Yer'in merkezinden yukarıya doğru sıralanan dört temel öğeden, yani toprak, su, hava ve ateşten oluşmuştur; toprak, diğer üç öğeye nispetle daha ağır olduğu için, en altta, ateş ise daha hafif olduğu için, en üstte bulunur. Aristoteles'e göre, bu öğeler, kuru ve yaş ile sıcak ve soğuk gibi birbirlerine karşıt dört niteliğin bireşiminden oluşmuştur.


Varlık biçimlerinin mükemmel olmaları veya olmamaları da Yer'in merkezine olan uzaklıklarına göre değişir. Bir varlık Yer'e ne kadar uzaksa, o kadar mükemmeldir. Bundan ötürü, merkezde bulunan Yer mükemmel olmadığı halde, merkeze en uzakta bulunan Yıldızlar Küresi mükemmeldir. Bu mükemmel küre, aynı zamanda Tanrı, yani ilk hareket ettiricidir.

Aristo'nun bu ve diğer görüşleri orta çağ boyunca bir çok filozozu etkilemiş, ve daha sonraki dönemleri de şekillendirmiştir. belki de felsefenin temel ilkeleri Arsito mantığı üzerine kurgulanmıştır.

http://www.kimkimdir.gen.tr

user avatar

Başka bir kaynaktan: 

Aristoteles'in babası Nikomakhos, Büyük iskender'in büyükbabası Makedonya kralı III. Amyntas'ın saray hekimiydi. Genç Aristoteles böylece tıbbın öncüsü Hipokrates'e değin geri giden ve tıbbın kurucusu Sağlık Tanrısı Asklepios'tan kaynaklanan uzun bir doğabilim geleneği içnde yetişti. Düşünsel gelişimi içinde doğal olayların gözlemlenmesine verdiği önem ve Atina'da kendi kurduğu okulda(Lykeion) hekimlik eğitiminin yar alması onun gençliğinde ağır bir eğitimden geçtiğini gösterir Babası ölünce Aristoteles İÖ 367'de henüz 17 yaşındayken Platon'un Atina'daki Akademia'sına gönderildi. Orada 20 yıl Platon ile birlikte felsefe dialoglarında bulundu. İÖ 347/348 'de Platon'un ölmesi üzerine Akademia'nın başına yeğeni Speusippos geçti. Aristoteles'de bazı araştırmacılara göre bu göreve atanmadığı için, bazılarına görede o sıralarda Makedonya'ya karşı bir siyasal havanın egemen olmasından dolayı Atina'dan ayrıldı.

Düşünsel gelişiminin ikinci döneminde Aristoteles arkadaşı Khalkedonlu Ksenokrates ve sonraki belli başlı izleyicilerden Erosos'lu Theophrastos ile birlikte o sıralarda yeni kurulmakta olan Assos kentinde(bugün Batı Anadolu'da Behramkale) yeni bir akademi oluşturdu. Burada hükümdar Hermeias'ın öğretmeni ve onun yeğeni ve evlatlığı Pythias ile evlendi. Pythias bir kız çocuk doğurduktan sonra ölünce , Aristoteles Herpyllis ile evlendi. Aristoteles Assos'da mutlu geçirdiği anlaşılan üç yıldan sonra yakındaki Lesbos(Midilli) Adasının başkenti Mytilene'ye yerleşti. Ve orada adanın yerlisi olan öğrencisi Theophrastos ile birlikte Akedemia'ya benzer bir felsefe çevresi kurdu. Doğabilim araştırmalarına daldı. Düşünsel gelişmesi içinde astronomi ve buna bağlı kuramsal çalışmalardan ayrılarak yeryüzüne özelliklede biyolojiye ilgi duyması bu döneme rastlar.

İÖ 343-342'de Makedonyalı II. Philiphos, Aristoteles' i Pella'daki başkentine 13 yaşındaki oğlu İskender'e öğretmenlik etmeye çağırdı. Üç yıl kadar süren bu eğtimde Aristoteles, İskender'e ağırlıkla Homeros'u tiyatroya dayalı sanatı ve ayrıca politikayı konu alan bir öğrenim programı uyguladı. Siyasete olan ilgiside bu dönemde yoğunlaştı. Ama İskender'in siyasal görüşlerinin Aristoteles'inkilerden çok fazla etkilendiği söylenemez. Ayrıca İskender'in kurduğu büyük imparatorluk düşünsel olarak aristoteles'in kent devleti(polis) anlayışını temel alan siyaset görüşüne uygun değildir.

İÖ 339'da doğum yeri olan Stagiros'a dönen Aristoteles, İÖ 335'te yeniden Atina'ya gitti. Bu sırada Speusippos ölmüş,Akademia başsız kalmıştı. Ama Akademia'lılar Aristoteles yerine Ksenokrates'i başkan seçince o da kent dışında Apollon Lykeion'a adanan kutsal koruluk içinde bazı binalar kiralayarak, kendi okulunu kurdu.

İÖ 323'te Büyük iskender ölünce Atina'da makedonya'ya karşı eğilimler yeniden ortaya çıktı. Ve Aristoteles 20 yıl önce yazdığı bir şiir nedeniyle en büyük suç sayılan dinsizlikten yargılandı. Suçlu bulunacağı kesinlik kazanınca izleyicileriyle birlikte Atina'nın kuzeyindeki Eurips boğazında, Khalkis'e gitti. Aristoteles bir yıl sonra bir mide rahatsızlığndan öldü.

Aristoteles öteki bilimler için bir alet olarak gördüğü mantık biliminin kurucusu kabul edilir. Aristoteles mantığı, insanı ayırt eden en önemli yanının dil olduğu, us(logos) sahibi olmasının, söz edebilen bir varlık olmasına dayandığı görüşünden yola çıkar. Böylece mantık Aristoteles'in kendi kullandığı terimle çözümlemedir. Aristotelis'in mantık bilimi ile birlikte felsefe tarihine en özgün katkısını oluşturan metafizik aslında kendi kullandığı bir ad değildir. Bu bigi dalı Aristoteles'e göre varlığı varlık olarak ele alan ve onun ne liğini araştıran felsefe dalıdır. Aristoteles bu bilgi dalının tek özgür bilim olduğunu çünkü kendinden başka bir amacı bulunmadığını söyler, bunu insanın doğal olarak merak güdüsünün ürünü olduğunu vurgular. Bilimleri türleri açısından sınıflandıran Aristoteles temelde üç kuramsal bilimden söz eder. Metafizik, Matematik ve fizik. Bunların dışında pratik bilimler, belli bir amaç için işlenen bilimler vardır. Bunlarda tutum ve eylemleri konu edinen etik ve politika ile üretime yönelik yapılmış ve yazılmış sanatların bilimleridir. Varlığın sürekli ve bitmeyen bir evren içinde ne'liğini ve çeşitliliğni ele alan Aristoteles bütün varlıkların ve değişimlerinin mantıksal olarak geriye götürülmesi biçiminde geliştirdiği "neden" görüşüyle bunların en son nedeni olarak bir hareket etmeyen hareket ettirici ve "ilk neden" düşüncesine ulaşır. Bu kavram ve ona ulaşan usavurma zinciri, sonraları hem hıristiyan hem müslüman düşünürlerce tanrının varlığının kanıtı olarak kullanılmıştır.

kaynak 

Bu soruyu cevaplayın

Yeni bir soru sorun